BUĞDAY AMBARINDAKİ ALIK TAVUK



BUĞDAY AMBARINDAKİ ALIK TAVUK








Vay anam vay! Biz baya bildiğin 50 yıl falan geriden geliyoruz herhalde! Bir kaç haftadır, hatta aydır, Türkiye'deki bilim kurgu, fantastik türleri üzerine bir araştırma yapıyorum. Animasyon ve Çizgi Film üzerine de yapılabilir fakat biz şimdilik fantastik ve bilim kurgu üzerinden konuşalım. Dijital platformun bilgi birikimine çok güvenmesem de %50 lik bir oranla söylemeliyim ki, biz baya baya bilimsel filmler çekmiyoruz. İşin özüne bakılırsa İslamiyet sonrası Türk edebiyatındaki sözlü ve yazılı fantastik edebî eserlerimiz var aslında. Büyük çoğunluğu İran ve Arap kültüründen etkilenilerek yazılan eserler olsa da, İran ve Arap kültürünün efsanelerindeki ve masallarındaki fantastik öğeler, İslamiyet öncesi Şaman inançlarıyla harmanlanıp bir Türk Fantastiği klasiği ortaya çıkarmış. Fakat fantastik öğelerle örülen anlatıma dayalı edebî eserlerimiz, 19. yüzyılın sonlarına doğru bir dışlanmayla karşılaşmış. Berna Moran “Türk Romanında Fantastiğin Serüveni” isimli makalesinde Muhayyelât (Hayâl edilmiş olan şeyler. Muhayyel olan şeyler.) üzerinden, anlatmaya dayalı Türk sanatının izlediği güzergâhı çizer ve şöyle söyler;  Tanzimat döneminden önce sözlü geleneğimizde var olan masallarda, halk hikâyelerinde, âşık hikâyelerinde, velayetnâmelerde ya da yazılı edebiyat geleneğimizin önemli bir türü olan mesnevilerde olağanüstü öğelere rastlamak şaşırtıcı bir durum değildir. Çünkü toplumun genelinin hayata bakışını şekillendiren din faktörünce büyü, keramet, cinler vs. olağan şeylerdir. Moran'ın söylemi üzerinden yola çıkarak söylemeliyim ki, Fikir üretemeyecek kadar hayal dünyası kısıtlı bir toplum değiliz. İstenilse ve üzerinde durulsa hem edebi hem de sinemasal anlamda çok ciddi yapıtlar ortaya çıkarabiliriz.  
Peki tamam! Yazılı kaynaklar da gelişmeye çalıştık da meselenin asıl özünü soralım bu sefer sinemasal anlamda niye etkili olamıyoruz? ? Sebeplerini onedio çok güzel madde madde sebeplerle açıklamış


Hadi gelin onlara bakalım?


1. Akla ilk gelen görsel efekt ve benzeri teknik detayların bizi aşacağı düşüncesine sahip olmamız,




Nitelikli insan gücüyle de alakalı bu, yani teknolojiyle iç içe, yazılım kodlama ve benzeri gibi bilgisayar alanından kendini geliştirmeyen neslin acizliği tamamen bu. After Effect gibi programlar ile zaman kaybetmenin bir mantığı olmadığını, çünkü zaten Türkiye'de bu alanda herhangi bir değerin ya da alanın gelişmediğine kendimizi ikna etmiş bulunuyoruz. Bu da sinema seyirci kitlesinin ağırlıklı olarak hangi türlere daha çok ilgi duyduğuyla alakalı. Bilim Kurgu çekmek yerine Komedi filmi çekerek gişeyi garantiye almak daha mantıklı geliyor yapımcılar için. Çünkü zaten bir şekilde para kazanılıyor. Meselenin özü her ne kadar bu olmasa da, sinemanın yapım süreci tamamen ticari kazanç kaygısıyla şekilleniyor. Yapımcılar büyük bütçelerle iyi bir fantastik, bilim kurgu filmleri çekip, üzerine gişede hayal kırıklığına uğramayı dahi göze alamazlar tabi. Peki neden? Nedeni şu Türkiye'deki seyirci kitlesi henüz buna hazır değil. Alışılmış bir film kültürü değil. Bilindik değil, fazla cesurca... 


2. Teknik konusunda sıkıntı olmasa bile çok masraflı olacağı için yapımcıların o kadar parayı filme yatırmayı göze alamıyor olması,


Çoğrafya kader midir dersiniz? Türkiye'de yaşayan biri için Hollywood yapımı bir Bilim Kurgu cazip gelirken Türk yapımı Hakan ya da Tutunamayanlar gibi dizi veya filmlerin tutmuyor oluşunun sebebi Türk yapımı olması mı? Çünkü bizim için teknolojik imkanlar sadece günlük hayatı kotarabilmek için var. Başka bir ekstrası yok. 


Aslında bütçe hiçbir zaman bahane olarak ileri sürülmemeli. Çok düşük bütçelerle çok iyi bilim-kurgu filmlerinin çekilebildiğini biliyoruz.



Mesela Dünyalı adlı bu film tanınmamış oyuncularla bir odanın içinde çekildi. Sadece diyaloglardan oluşuyor. Yine de mükemmel bir bilim-kurgu filmi.



3. Peki, bütçesi dram veya komedi filmlerinden daha az olabilecek bilim-kurgu çekmek mümkünken neden çekilmiyor? Cevaplar bütçe vs hayal gücü falan değil! Devam edelim o zaman!



4. Halkın aynı zamanda bilimsel konulara hazır olmaması da önemli bir konu tabi. Çekilecek bir bilim-kurgu filminde ağzınızdan 'evrim' kelimesi çıksa linç yersiniz.



5. Yapımcıların kafa yapısı da malum. Bir Recep İvedik çekerler, senin yaptığın bilim-kurgunun gişesini ikiye katlamakla kalmaz, 10'da 1'i maliyetle yapmış olur.



6. G.O.R.A'da gördüğümüz üzere aslında bilim-kurgu filmi çekebiliriz ancak her şeyi komediye bağlama merakımızdan kurtulamıyoruz.


7. Yaratıcı senarist, yönetmen eksikliği de bilindik bir gerçek. Bir bilim-kurgumuz olsun ama Hollywood'dan kopyala-yapıştır olsun anlayışı hakim.,



8. Sinemayı geçtim, daha edebiyatta bile bilim-kurgu konusunda çok gerideyiz.






Dede Korkut, Nasrettin Hoca, belki de Türkiye'nin ilk ve tek fantastik kitabı olan Derviş Hasan Medhi'nin Esrâr-ı Hikmet kitabı gibi halk masalları hiç düşünülmemiş bile. 


Peki Türkler ne çekiyor o zaman diye soracak olursanız? Ki eminim bir çoğunuz biliyordur; Düşünmeden cevap veriyorum. Tabi ki de Romantık- Komedi, Salt Komedi, Dram, Aşk vs vs... İçlerinde Cem Yılmaz'ın G..O.R.A'sı, A.R.O.G'u, Arif ve 216'sı dışında fantastik ve bilim kurgu türüne örnek gösterebileceğim farklı hiçbir yapıt yok. Ama durun size güzel ve sevindirici bir haber vereyim. Bir çoğunuzun hiç duymadığı çok garip bir yapıttan bahsedeyim. Bağlılık Aslı filmiyle son zamanlarda adından çok sık söz ettiren Semih Kaplanoğlu'nun "Buğday" adındaki filmi bize tam da bu nokta da umut oluyor işte. Neden mi? Kaplanoğlu Bal, Süt ve Yumurta gibi kült filmleriyle aklımıza yer edinirken, bilim kurgu türünde de ters köşe yapıyor ve belki de ülke olarak hepimizi çok ama çok sevindirecek cesareti gösterip filmi çekiyor. Film siyah-beyaz beyaz çekilmiş de olsa konusuyla bizi yine de heyecanlandırıyor. Kuraklık, açlık, mülteciler ve genetik değişiklikleri ele alan evrensel sorunlar çerçevesinde bizi bambaşka bir dünyaya götürüyor Kaplanoğlu. Yazının kapağına da bilerek fotoğrafını koyuyorum ki değeri bilinsin aslında. Peki "Buğday" için bir gurur kaynağı desek çok mu abartmış oluruz? Siz yine de bir izleyin de öyle düşünelim! 

Şimdi yine devam edelim bakalım!

9. Arada bir ekranlarda bilim-kurgu denemeleri çıksa da reytinge yeniliyorlar. Gençler sevmesine rağmen geniş kitlenin ilgisini çekmiyor. 
Selena tarzı filmlerden bahsetmiyor elbette. Benim gibi toy zamanlarını ekran da geçiren gençler iyi bilir. Sana Bir Sır Vereceğim adlı bir dizimiz Fox Tv de yayınlanıyordu. Farklı ve oldukça özgündü aslında. Özel yetenekleri olan fakat başka sebepler yüzünden bir araya gelmek zorunda olan kalp hastası çocukların hikayeleri anlatılıyordu. Fakat ne yazık ki gençler dışında pek de ilgi görmedi. Bez Bebekte ki bir Joker ve Nana etmedi tabi. Yalnız bizim Joker hepsinden iyi ha ne dersiniz?





10. Sadece böyle çizimlerden öteye gidilemiyor ve türün meraklıları bunlarla yetinmek zorunda kalıyor.


11. Daha önce hiç bilim-kurgu çekilmiş mi diye araştırayım dediğinizde kimsenin bilmediği, tutmayan örnekler bulursunuz.

Onları hemen size resimler ve tarihlerle örnekliyorum.

a) Şeytan (1974)  

b)Drakula İstanbul'da (1953) 




c) Kilink Uçan Adama Karşı (1967)


d) Battal Gazi (1971) 


e) Batman Yarasa Adam (1973) 


f) Tarkan (1969) 


g) Sevimli Frankeştayn (1975) 




h) Turist Ömer Uzay Yolunda (1973)


I) Kara Murat (1972) 



İ) Badi (1984) 


J)Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu (1982)


k) Arkadaşım Şeytan (1988)


L) Uçan Daireler İstanbul'da (1955) 


Bu filmlerin Konusu Ne? diye merak edenler içinde buraya linki bırakıyorum;  https://frpnet.net/makaleler/turk-yapimi-en-iyi-13-fantastik-bilimkurgu-filmi

Yeşilçamın abartılı dünyasına ait, eski, aşırı tiyatral ve 3-4 tanesi dışında hiç duymadığımız yapımlar bunlar. "En azından hiç yapmamıştık demeyiz" demek için çekilmiş gibi. 

Peki Onedio başka neler diyor?

12. Devletten bu konuda adım atmasını bekleseniz onun kendine hayrı yok.


Hahah, işler sadece yapım ve çekim ekibiyle de bitmiyor elbette. Devlet sisteminin Sanat veyahut Sinema alanına verdiği değer de az çok ortada, ülkenin en önemli sorunu Sinemanın ne kadar çok geliştiği değil herhalde? Bir propaganda amacı gütmediği müddetçe gelişmesi ve değişmesi çokta önemli değil! Sanat sanat için midir diye soralım soralım da aklıma ülkenin bilimle arasının nasıl olduğu geliyor. Neyse tadımızı kaçırmadan devam edelim. 

Daha ne kadar kaçabilir diye bakalım!

13. Zaten bırakın bilim-kurgu filmi çekmeyi eli yüzü düzgün dram filmi bile yılda bir-iki tane anca çıkıyor. 


Bu yıl çıkanları da şuraya bırakayım da, gidip gidip izleyin! 




Aras Bulut İynemli'nin oyunculuğuna güvenerek sabırsızlıkla izlemek istiyorum aslında. Üzülerek söylüyorum ki özgün bir yapıt değil. Güney Kore yapımı "Miracle in Cell No 7" filminden uyarlanarak yapılmış. Olsun siz yine de izleyin!!!



İynemli'ye oranla Özgecan Gürel, oyunculuğunu hiç beğenmediğim bir kadın oyuncu, fazlasıyla zorlama ve soğuk gelen tavrını ekrana yakıştırmıyorum.Fakat Sumru Yavrucuk için izlenebilir elbette.  



Sherlock Holmes, Dr.Stranger gibi karakterlerle sık sık takibini yaptığım Benedict Cumberbatch bu sefer tarihe ışık tutan ve adından çok sık söz ettiren bir yapıtla karşımıza çıkıyor. Nikola Tesla ve Edison arasındaki çatışmayı anlatan filme henüz gidemedim! Çünkü Uşak'ta vizyona girmedi ve girmeyecek gibi gözüküyor! Ne yazık öyle değil mi? Oysaki Başka Sinema'nın bile meskeni olmuş bir şehir aslında Uşak. Gelir gelmez izleyeceğim. Fakat artık mümkün olduğunu sanmıyorum.

Of çok konuştun Kader demeden yazıyı hemen toparlıyorum. 

Amaç sinemayı yermek değildi elbette, eksiklikleri görmek, sorgulamak, araştırmak...

Gel gelelim lafı sözü uzatmanın da pek manası yok tabi, her şey az çok da ortada, farkındalık yaratılacak yeni bir gündem yok. O halde Onedio'nun son maddesini de yazıp başka bir yazı da görüşmek üzere diyorum. 

14. Sizin yapabildiğiniz ise o hayal ettiğiniz kaliteli bilim-kurgu filmlerinin bir gün çekilecek olması umuduyla bekleyip durmak olur. Ya da bir şeyler yapmak! 


Kaynaklar;









Yorumlar

Popüler Yayınlar